11 Aralık 2014 Perşembe

 
         Bir Şeyler Söyledim



        Anlatacağım  herşeyi bi yerlere yazma derdine düştüm.Benimde peşimde dolanan bir aklım var,unutmamalıyım.İçine ne varsa atınca taşıyor kapasite.Bir tür işkence kendimle kavgaya tutuşmam delilikten de gelebilir.Metropol şehrinde, insan kusan sokaklarda yaşamak, gökyüzünü zar zor görmek,toprağa aç kalmak, yalandan insanları eş dost saymak zor.Buna rağmen solunum sistemimi aktif tutup sinir sistemi kontrol altına alarak hayata tutunuyorum.Karmaşalara, anlamsızlıklara , tutarsızlıklara aşık oldum belki haberim olmadan. Zamana inanıp,her sorunu çözüceğine inandığım için ,onu kendime baş tacı ettim.
     - Zihnimden silincekleri sıraya koyuyorum.


      Tırnaklarıma renk renk oje sürerek hayatıma renk katabilirim.Hatta çayıma şeker atmaya çalışabilirim.Kahvaltıda ekmeğime önce tereyağ ardından bal sürme alışkanlığımıda değiştiriceğim . Önce bal sonra tereyağ. Küçük şeyler mutlu eder ruhumu diyip yeniliklere koşuyorum anlamsız.Başka yaşayacağım bir hayat yok değil mi? Bana kızın, küfür edin ,sevmekten vazgeçin, saçımı çekin ,yolda yürürken ayakkabıma arkadan basın, yanımda şakır şakır sakız çiğneyin.Söz kavga etmeyeceğim ;çünkü kendimi yemekle meşgulum.O sınırsız kapasitedeki zihnim o kadar yoğun ki sizi duymam bile. Tanrım daha mutlu olamam sanırım.Benim düşücelerim evrenden büyük!Bu bir ukalalık değil, bu yazı öylesine yazılan bir yazı da değil.Sonunu nasıl bağlayacağımı bilmeden gelişine yazıyorum.Belki de ilk defa planlamıyorum diye bilirim.Üç gün sonra dişçiye giderken giyeceğim kazak şimdiden belli ama bu yazının amacını ne gerçekten bilmiyorum.
     


        Nereye kadar gidebilirim, gittiğim yerde ne kadar kalabilirim?İyim diyorum , gerçekten iyi miyim kendimle konuşmalıyım.İçimde tutuklarım ,devasa bir su balonun aniden patlaması gibi fışkırabilse...Korkunç olabilir.Son darbe, son savaş, son gözyaşı hatta dünyanın son günü deseler.Ne halt yerdim bilmiyorum.Arkamı dönüp ,elma şekeri almaya gidebilir miydim?Mutlulukla onu yerken dünyanın büzüşüp tek bir atom tanesine dönüşünü izleyebilir miyim?Bunu kendime sormalıyım.Benliğim  sonsuz değil,kimsenin ki değil, dünya bile ölücekken cevabını almak için soruların peşinde kan ter içinde koşmakta anlamsız oluyor.Platon düşünmüş düşünmüş 'since 129977... ' bilmem kaçtan beri. O düzeni anlamadıysa ben ne halt arıyorum.Zaten düzensizlikte bi düzen biçimi.Gözünü sevdiğimin felsefesi kafamı darma duman edip bir anda yerli yerine yerleştiyor.
       Ardımıza bakmanın bi önemi yok çünkü hepimiz aynı yoldayız.Sağ sol veya ortada yürümekte bu durumda anlamsız.Final çizgisi herkesi aynı yerde birleştiricek.Her sabah kaybolan ay, her gece terk eden güneş bile aynı bizim için.Kim dediyse evren bir ayna nasıl bakarsan sana öyle döner.Yerden uzaya kadar haklı.İyi olduktan sonra her yaşadığın iyi olmuyor ama yanında minik bir çikolata gibi gelen teselli hediyen olabiliyor.Ona da taktiri ilahi diyelim.Yaradan en doğru bilen sonuçta.
     - Tökezleyerek tekrar düşeceğim, ben hala nasıl sevilir öğrenmeye çalışıyorum.Kekeleyerek bir şeyler söylüyorum.



      Biz yorgun insanlar gidelim bi yerlere, o yerler de bize gelebilir.Amaç iç huzura bırakmamak üzere sarılmak değil mi? Ya sonra demeden yeni günlere uyanmak.Bu ne biçim hayat demeden sıcak çayı yudumlamak.
    -Sevdiklerimize kanatlar vermek germek, özgür ve aşık olmak için.
     Sevdiklerimize nedenler vermek gerek bize tutunmaları için.
     Sevmeyi bilmek gerek, insan olmanın hakkını vermek için.
   

17 Kasım 2014 Pazartesi

   
                                                                            İsimsiz Hisler


                                                                          

          Dünya dönerken etrafında bilmem kaç km hızla, zihnimdeki düşüncelerde onunla beraber dönüyor.Hızına yetişemediğim, yorulduğum ,gerçekliğinden ürktüğüm fikirler dünyası.Teleskopla uzayı gözleyenler, yanımda beni anlayamıyorlar.
          Bir yaz tatilinde ki okul bahçesi sessizliği olsaydı keşke, boş salıncağın gıcırtısı duyulsa.His dediğimiz iğrenç o belayı öldürmekten korkmazdım evet.Elime bıçak alır, kokusuzca ona  dalardım.Zihnimi bulandırdığı için.Sırf o sessizliği sağlamak için, gözümü kırpmadan düşüncelerimin katili olurdum.
          Unutmak bazı yüzleri, sözleri, birilerini ansızın hatırlatan ufak ayrıntıları.O zaman yarına hayır gelme demezdim.Yağmuru görünce şemsiyeyle kaçmazdım ondan köşe bucak. Tanımadığım çocuklarla saklan baç oynar, tekerlemelerle çenemi yorardım.Hayaller hayal olduğuna göre , gerçeklerin ülkesinin vatandaşı olmuşum demektir.Göğsümü gere gere yaşardım geri kalan hayatımı doyasıya.

   *******
     
         Ağlamaktan  öpmeye,yalnızlıktan kalabalığa, sarılmaktan vedaya bütün duygular kanat çırpmış, içimde yaşamış benimle.Büyümüş büyümüş kocaman olmuş yüreğim.Yanaklarımdaki küsen gamzelerin derdinde değil ki benliğim.Düşmeden uçmaya  çalışan bir kelebeğin hikayesi..Sonra bir kuş gördüm yolumda ağlıyordu.Tutum sımsıkı avuçlarımla, kalp atışını dinledim.O da uçmak ister mi benim gibi.Kıvrıla kıvrıla süzülmenin türküsünü mü tutmuş bilmem.Sarmaladım avuçlarımla.
 
   
     
           Sonra bir kuş gördüm gözlerinde ağlıyordu sessiz sessiz.Sormadım nedenini.Girdim kanadının altına.Gel uçalım dedim birlikte.Uçar mısın benimle? Uçtu ansızın beklemeden beni.Bir kuşun kanadında mıydı aşk şimdi? Delip geçti geceyi..
           Yollar kaldı şimdi bana.Önümde uzanan çok uzun yollar.Yalnız başıma geçeceğim sensiz yollar...