29 Ekim 2011 Cumartesi

İçimde ki, İçinde ki


en alttaki şarkının eşliğinde okunması, rica olunur 

Dünya ne kadardı? Zihnimiz tamamını kavraya bilir miydi?
İstese biri çok istese, sadece onun olabilir miydi?
***
Gecenin bir yarısı arabada giderken, camdan gördüğüm kadarıydı..
Işıkları göz kırpa kırpa yanan evlerin,sokakların, reklam panolarının ışıkları kadar.
Ne önemi vardı ki kavgaların,savaşların,nefretin,kırgınlıkların..
Herkes yaşayabildiği kadar yanıyordu işte.
Sonra sönüceklerdi nasıl olsa, ne kadar yandıklarını bile hatırlayamadan.
Korkuyor muyduk iyi olabilecek her güzel duygudan.
Öldürebilmek daha mı kahraman yapıyordu bizleri?
Ağlayan birilerini görünce, daha kolay mı aşık oluyorduk?
Lanet eden birini duyunca ,daha mı seviyorduk yaşamayı?
Paylaşmayınca mı, tıka basa nefisler doyuyordu?
Yalanlar mı mükemmel yapıyordu bizi?
***
Pasta kreması yapmaktan basitti ,dost olmak
Nefes almak kadar doğaldı ,öpmek
Çimleri biçmekten daha  yorucu olamazdı, konuşmak
En ucuz şeyden bile daha ucuzdu gülümseyebilmek
Küçük bir çocuğun denize çişini yapması kadar kolaydı, el ele tutuşmak.
***
Arabanın camına yansıyan silüetime baktım
Sonra ;karanlık,yıldızsız gökyüzüne
Kendime yanıt vermeye korktum.
Önümde arkamda oturan, yanımda ayakta duran tanımadığım insanlar,
Siz de cevap veremezdiniz; o yüzden hiç sormadım.
Geçmiş için,bugün için nefret ederken yarın için umut taşır mı insan?
Hiç tanımadığı birini resimlerine bakarak sevebilir mi yada o ağlayan birini görünce üzülebilir mi?
Sonsuz olması istenen ,hemen yarın ölüyorsa
...umut hala var mı?
***
Umut hep vardı
Kaybettiğimizi  sandığımız şeydi o.
Bizimleydi.
Hep oradaydı içimizde bir yerdeydi.
Arayana  yakındı , aramayana çok uzak.
Ama yine de oradaydı.
Çoğu kişi hiç bulamadı.
***
Umut hep var.
Biz doğduk doğalı hep orada
Sıkıştırılmış öylece duruyor
Bulunmayı bekliyor..



17 Ekim 2011 Pazartesi

Kimsenin Bilmediği Masal

  Bugün bir masal anlattım kendime.
Mutlu olmak istedim,azıcık biraz çocuk.Sıkılmıştım çünkü.
Yalnızdım evimde, tüm odalarda.Sessizlikle karşılıklı bakışıyorduk.Kahve içtim.Sonra fal kapattım.Uydurdum durmadan, saçmalıkları mı diledi sessizlik.
  Söyleyeceklerim bitince sustum.Mutfaktan ara ara bozuk bataryası yüzünden damlatan çeşmenin sesi geliyordu.Gülümsetti beni ama yetmedi.Mutlu olmama yetmedi.Ben de masal anlattım kendime.Işıkları söndürdüm.Gece 02:00 sularıydı sanırım.Ayakta durdum ,oturmadım bile.Sokak lambasına baktım yağan yağmuru izledim.Çöp kutusunda da  dört kedi vardı.Hava soğuktu üşüyorlar mı diye düşünmeden edemedim.Benim evim sıcaktı, ellerim buz gibi.Hep böyle olur,hep soğuk.Geldi kış.Ne seviniyorum,ne de üzülüyor.
   Evimin penceresinden görünen denize baktım ,bazı sabahlar burnuma camı açtığım da hücum eder kokusu.Komşum oldu; ama o tanımaz beni.Kokusunu yolladı o kadar, hiç gelmedi!
   Hazır hissettiğim de başladım anlatmaya.Sıcak nefesim camda iz yaparken bilmediğim bir masalı anlattım kendime.Hiç duymadığım, hiç okumadığım...
   Sokağın tam karşısın da görüyordum kendimi.Çocukken giydiğim şu elbise vardı üzerimde krem rengi,tam göğüs hizasında kahverengi, avuçlarım büyüklüğün de ki bir kalp deseniyle.Çok severdim onu , döndüğüm havalanırdı eteklerim, uçtuğumu zannederdim.Yine öyle döne döne geçtim sokaktan.Yağmur beni ıslatmadı sadece okşadı açık omuzlarımı.Kediler yanıma geldi zıpladılar,sevinçle.Ellerim de onlara verecek bir yiyecek yokken üstelik.Üşümüyordum.Geceyi titreten soğuğu evine yolladım, yıldızları uykuya yatırdım.Sadece ay vardı gökyüzün de.Şarkı söylüyordu bilmediğim bir dilde.Dinlemedim,umurum da değildi ne söylediği.Ben, benim şarkı mı söyledim,kendi dilimde.
   Yanaklarım al al.Yine çok beyazım.Ay beyazlığında.İltifat etmiyorum kendime , gece karanlık olunca böyle oluyor.
   Bugün bir masal anlattım kendime.
   O geldi.
 Çocukken sahip olduğum turuncu balık.Çok sevmiştim onu,beklemediğim bir zamanda ölmüştü.Şimdi vedasız gidişini telafi etmek için yanımdaydı.Öptüm onu.Okşadım başını ,ellerime aldım.Biraz ilerde ki baloncuyu gördüm.Bir sürü balonun içinden mor olanı istedim, verdi ve ben balığımı balonun üstüne koyup havaya saldım.Özgür bıraktım.Hiç uçacağına inanır mıydı?
  İp atlayan çocukları gördüm .Hemen atıldım,zıpladım dakikalarca.Herkes  gülümsedi,hep kahkaha attık nedensiz.Yerlerinde elma şekeri bitmiş rengarenk sokakta yürüdüm.Sevdiğim her şey buradaydı.Annem,babam,en yakın arkadaşlarım uzaktan el salladılar bana.
  Anlattığım masalı duyunca o gelmişti...
Buradaydı.Cennette olduğuna inandığım ananem.Çok uzaktaydı.Yine dokunamadım, bir kez olsun.Nasıl da isterdim...Yine de oradaydı.Bir gün yakınında olacağına inandığım...Gözlerimi sımsıkı kapadım.
   Bugün bir masal anlattım sevgili...
Belki  oradaydın göremedim seni,ses vermedin.Yol boyunca yürümeliydim.Beklemeden gittim.Seni hiç aramadım.Özür dilerim.Son kum tanesi düşmeden bu masalı bitirmeliydim,her şey bal kabağına dönmeden.
   Ben de gittim.Bir kuş geldi, aldı beni.Kalbimde sıcaklık hissettim,burnumun üstünde bir kar tanesi.Unutmuşum masallar ülkesine de kar yağar sevgili.Yağdı ince ince taneleri,olabildiğince sakin.Kuşa sarıldım,tüylerine gömüldüm,kulağım da ninni,uykuya daldım gökyüzünde.
  Masalım mutlu bitti,ben rüyalardayken,kar taneleri saçımda dans ederken bitti,sessizce bitti...

:)

7 Ekim 2011 Cuma

Teşekkürler!!!

     6 ekım önemlidir.İstanbulun kurtuluşudur.Kutlanır.Bazı yollar kapanır.Okullar tatil olur, öğrenciler mutlu...Ne güzel gündür 6 ekim  İstanbuldaysınız.
    Steve Jobs öldü bir de bugün ki daha bir hüzünlü oldu .
    Birşey daha var  bugünü  önemli kılan.
    Bir doğum günü, benim doğum günüm :)
    Günlük hayattaki öle abartılı günleri sevmem.Genel anlam da kutlanır çünkü.Özel değildir.Doğum gününüzün olduğu tarih, evrende ki en önemli insan sizmişsiniz hissi yaratan bir gündür.Aile, akraba ,arkadaş,eş-dost, sizi böyle sevgiye boğar,şımartır,yanaklarınıza onlarca öpücük konar, kollarınız bir sürü bedeni sarar.Sevildiğinizi hissedersiniz en en derinden.Gülmekten yanaklarınızda ki kaslar ağırabilir.Doğum gününüz hiç bitmesin istersiniz ,saat 00:00 olmasın..
geçen yıl ki pastam,üzerine birthday yazamayan kişinin eseri:)

    22oldum bu yıl, bir yaş daha büyüdüm ben.
    22olmak ne demek?
22 yıldır yeryüzünde olmak, o kadar yıldır nefes almak,yaşamak...Belli bir dönem yaşadığından habersiz ,sonra belli belirsiz, daha sonra daha bilinçli.
    Ne yaptım 22 yılda? Derin bir  çekiş,ciğerlerimi havayla doldurma..
1.yaş günüm
     Bu sorunun cevabı gülümseyerek yada hüzünlenerek hatırladığım anılar birikintisi sanırım.Ne anlatabilirim ki? İki çocuklu bir ailenin ilk çocuğu olarak geldiğim dünyada , her yıl doğum günüm kutlandı.1.yaşımdan şu güne.Hep mumlarımı üfledim, frambuazlı pastamı kestim.Dileklerimi diledim, yeni yaşıma kavuştuğum her bir sene.
     Çok kişi benim kadar şanslı değildir, sanmıyorum.Çocukken anne, baba, dede ,anane gibi aile üyelerimle kutlardık doğum günümü.O zaman dümdüz olan saçlarımı tarardım heyecanlı heyecanlı.Elbise giyerdim.Büyüdükten sonra aile ile kutlamaya , arkadaşlarla kutlama eklendi.Lisedeyken kutlamalarımı  hep bir gün sonraya bırakırdık, tatil olduğu için.Üniversite de böyle bir durum yok tabi.Geçen yıl sınıf arkadaşlarım Aybike önderliğinde dersin ortasın da pastayla içeri gelmişlerdi.Ben fazlasıyla şaşkın, analitik kimya dersin de böyle bir süpriz.Gecesin de yurtta yine Aybike önderliğinde yapılan , James Blunt  'give me some love ' şarkısı eşliğinde gelen pastam.Bir de ailemle yaptığım kutlama var tabi.
    Bu yıl da süpriz bir şekil de kutladık.Yarın da kutlucaz bir kez daha.Şanslıyım demiştim:)




3.yaş günüm.Yakamda ki para dedemin hediyesi ve saçlar..
  Küçükken çok küçüktüm ben.Sonra her yıl biraz daha büyüdüm.Çok şey öğrendim.Artık büyüktüm ben,büyümüştüm..


    Güldüm,ağladım,sevdim,nefret ettim,kızdım,affettim,söyledim sustum,doğanlar gördüm zamansız ölenler,sevenleri sevilenleri,zamana meydan okuyanları,gökyüzünü siyaha boyayanları izledim,hayal kuranları,savaşanları.Hikayeler dinledim ninniler ,yalanlar,tutulmayan sözler,boş iltifatlar..Sıcak kucağım oldu hep annem vardı baş ucumda ellerimi saran , gözyaşımı tutan dostlar.
    Seviliyorum ben.
Güzelim,çirkin,aşığım,öfke dolu,günahkarım,yeni doğmuş bir bebek kadar masum,zekiyim,aptalım,uzunum,kısayım,sakinim,asabiyim,güçlüyüm, zayıfım.Arasında birşey değilim hiçbirinin, hepsiyim ben.Umutsuzum mesela ama her gece kayan yıldızlara bakarak dilek dilerim.Uçarım çok yukarlara sonra birden çakılırım en derin uçurumlara.Merhaba dediklerim, veda ettiklerim,keşkelerim ,pişmanlıklarım iyikilerim var.Özlediklerim, unutmak istediklerim.Bu benim.
    Böyle bilenler kutladı bugün beni. Belki canı gönülden, belki formaliteden.Önemli değil.Güzel birşey söylemek için iki sözcüğü bir araya getirip bir cümle kurdular bana ; 'İyi ki doğdun.'
 Basit  belki,klişe.Dedim ya hiç önemi yok.Bazen mutlu olmak için, mutlu etmek için tek cümle yeterli,paragraflara  gerek yok ki..
   Mutluyum,minnet dolu..
   Teşekkürler ailem.
   Teşekkürler dostlarım.
   İyi ki doğdum, iyi ki doğduk! :)
   

1 Ekim 2011 Cumartesi

T.I.R.A.Ş. Part 2**

**Toplumun interesting ruhsallığına aklına şaşırıyorum.

*Allık toplarımı geçen yıl yurdun kalorifer deliğine dökmüştüm hayli azalmıştı.Bu yılda lavaboya döküldü.O minik topcuklar sekti sekti ve lavabonun deliğinden aşağı gidiverdi.Çok üzücüydü, aynı hatayıysa  iki kere yapmak...Allık topum kalmadı!!

*Güneş gözlüğü,tayt,deri mont çılgınlığı,çok tuhaf çizmeler,apartman topuk ayakkabılar.. Herkeste,her yerde.Yaşadığımız toplum şirinlerin köyü gibi hepimiz aynıyız.Ne mutluluk <3

*Türk kahvesi olmayan ev, ev değildir.

*Otobüste,metroda ,tramvayda hapşıran ama o mübarek ellerini kullanarak ağız burun kulak artık neyse kapamayanlar iğrençsiniz,mikrobiksiniz! Kafanıza poşet geçirin ,halka öyle karışın.

*Facebookta bi  dürtme mevzusu varki(!).
  Bir diyeceğin varsa msj at.Tanımıyorsan dürtmek tanışmak istiyorum demek midir?.Dürttükten sonra karşı tarafta seni dürtünce ,tamam oldu bu iş diyip sonra da arkadaş olarak ekliyor musunuz?.Dürtmek bi nevi selamlaşmak mıdır? Fazla karmaşık.

*Lensi tek seferde takmak yetenektir.

*Beyaz rengi severim; kirlenmediği ve en ufak lekeyi göstermediği sürece.Mesela beyaz  ayakkabı güzeldir.Aldıktan  2 hafta sonra ise inşaatta çalışmış gibi kir tutmasına deli oluyorum.

*Toplum olarak kendimizi çok fazla birşey sanıyoruz.Belli dönemlerden geçerken yaşadıklarımız buna sebeptir.Örnek olarak her küçük kıza ' bak düğün var , sana gelinlik giydirelim küçük gelin ol' denmesi ,alına al moruna mor giydirilip süslenmesi ve küçük gelinimizin kendini acayip güzel  sanıp havalara girmesi ya da sünnet çocuğuna  prens muamelesi yapılması, onun da burnu kaf dağında dolanmasına sebebiyettir.. İşte böyle başlar taa çocukluktan eser kendini beğenmişlik rüzgarları.

*Annelerin misafirliğe gittiğin de  yada misafirlerin onlara geldiğinde çocuklara 'canım siz aynı yaştasınız hadi arkadaş olun' diyip popolarına vura vura çocukların birbirleriyle arkadaş olmaya zorlanması ,hür iradeyle bireylerin, karar verme hakkına saldırıdır.

*Spor dalları konusunda kısır bir ülkeyiz.Sadece futbol biliriz sadece onu severiz.Tamam futbol zaten güzeldir ,sevilirde diğerlerine de şans vermeli.Takip etmeli basketbolu bunun yanında NBA tabi.Başka birşey,orda ki oyunlar ,kalite...NBA in açılımını sorsak ' Ne Bu Aq!' diyenler duyabilirz.Türk basketbol takımını da sadece avrupa-dünya şampiyonlarında izleriz, acımasızız.
Akrobasiyi bilmeyiz ama sabahın köründe tıklım tıklım olan metrolar da kapıdan zorla içeri girmek için akrobasi yaparız.Çok hızlı şemsiye çeker otomatik kapının kapanmasını önler, ani hareketlerle kol,bacak koyar hopp içeri dalarız.Estetik hareketler izleriz o tıkışıklığın içinde.

*Sürekli toplu taşıma araçlarından gittik ama malzeme öyle çok ki.İnsanlar gerçekten şaşırtıyor.Hoş giyinimli,makyajı yerin de ,hanım hanım duran bir bayanı durakta kesersiniz, masumca otobüsü bekler içiniz erir.Lakin arabayı kaçırırsa ondan beklenmeyecek  hızda o otobüsün arkasından öyle bir koşar ki, atletlere taş yutturur.İnanamazsınız.

*Kurabiye yerken içilen süt.:) Aralarında ki ilişkiye bayılıyorum!!

*Elimizde ki en önemli şey kesinlikle sağlık.Unuttuğumuz,önemsemediğimiz hazinemiz.Üzerine düşünmeliyiz.Bu gerçeği fark ettiren şeyler görüyorum bu ara.(Kendime not bunun üzerine yazmalıyım.)

*Bazı anlar olur.Aklınıza o an yaptığınızla hiç alakası olmayan birşeyler gelir.Öyle oldu bugün.Kışlıklarımdan bir kaç parça hazırlarken bir hikaye geldi aklıma.Nerde okudum nerden duydum hatırlamıyorum.İran mitolojisinden Simurg diye bir kuşun masalı.İnsanı andıran ,fevkalede güzel , eşi benzeri olmayan allanıp pullanan biri, kuşların efendisi.Efsaneye göre yeryüzünde ki tüm kuşlar bu simurgu görmek istemiş ve dağ tepe geçerek onu aramaya koyulmuşlar.Vadiler, dağlar geçmişler.Çoğu kaybolmuş, ölmüş,helak olmuş.Simurg kuşunun yaşadığına inanılan yere varan ,geriye kalan 30 kuş bakmışlar ki simurg yok.Farsçada si 'otuz' ,murg 'kuş' demek.Anlamış 30 kuş; aradıkları sultanın aslında kendilerinin ve gerçek yolculuğunsa  kendine yapılan seyahettin olduğunu..
Hikaye de eksiklik veya fazlalık olabilir.Anımsadığım kadarı bu.

* Ve unutmadan herkes bir gün Sezen Aksu dinler.Evet şimdi bu ne alaka?Bilmiyorum ,söylemeden geçmek istemedim.Dinlemem ben diyerek büyük konuşmayın, paşa paşa dinlersiniz.Bu kadar.