7 Ocak 2016 Perşembe

Gül Güzeli

      


     Çaresiz yağan yağmurun dinmesini bekledim, bir an önce bitmesi için sayısız dua okurken.Büyük bir aşkla yaptığım fındıklı kekin soğumadan sahibine ulaştırmak, o gülümsemeyi görmek için.Döküp saçtığı mutfağa baktım ,annem söylenecekti.Omuz silktim, bugun yapacağımız güzel sohbete değerdi.Her günkü gibi.
     Onunla, baharmış gibi aldatan  bir kasım ayının perşembe günü ,saat üçü yirmibeş geçe tanıştık.Zamanı tam biliyordum ,çünkü bana oturduğu banktan seslenmiş ve saatin kaç olduğunu sormuştu.Ağırmış saçlarında ,onlarca hikayenin gömülü olduğu kırışık sarı yüzünde ki bir gülümsemeyle; yüzlerce damar geçen bileğini gösterip saatini unuttuğundan yakınmıştı.Her şeyden nefret ettiğim zamanların birindeyken ,bu kadar yaşlı bir adamın zaman telaşı ve gözlerinde ki o hayat pırıltısı beni şaşırtmıştı.
     Sorusunu cevaplayıp usulca yanına oturdum.Bana sıcak ekmeğin fırından çıkış saatini beklediğini söyledi.Ekmeği kırdığı anda ortaya yayılan koku ve sıcaklık ,büyük mutlulukmuş.Etrafa saçılan kırıntıları penceresine bırakıyormuş.Kuş cıvıltıları eşliğinde çay içmek büyük zevkmiş.Ben sormadan konuştu.Hayatta ki her canlı birbirine değer,bir tüy gibi süzülür sanırsın ama yangın çıkarır hiç anlamazsın dedi ve buna benzer bir sürü şey.Felsefe çekicek havada değildim.İyi günler diyerek uzaklaştım.Ertesi gün yine aynı yerde gördüm onu.Sonra ki günlerde.
     Hiç sebepsiz sohbetlerimiz başladı, benim dinlediğim onun anlattığı. Ekmeğin çıktığı saatlerde yanımdan ayrılışına kadar dinledim onu.Etrafımızda akan hayatı tasvir edişini, sonbaharın katili solmuş yaprakların bilmediğim hikayelerini anlattı,çiçeklerin tomurcuklandığı zamanları,baharın gelinlik kız telaşını, veda zamanlarını ,nicesini…Bir zamanlar fırında çalışırken yaptığı sıcak çörekleri.Sıcaktan zarar gelmez derdi, nasıl sıcak çörek tatsızsa , içi sıcak olmayan insan da tatsızdır.İzin ver gülümsemesi seni ısıtan insanlar hayatına değsin, değsin ki herkes gül güzeli olsun, senin gül gibi güzel insanların.
    Bu kalbi büyük yaşlı dostum, usul usul binlerce görmediğim rengi, duymadığım sesleri dinletti. Aşk,kuşların kanadında ordan oraya uçuyormuş hiç görmemişim.Rüzgarı öptüm , güneşe tırmandım.
Gül güzeli olmaya başladım ben,çok insanın bilmediği.
    Kekimi alıp, dinen yağmurun ısıran serinliğinde yola koyuldum.Bugün çay saatinde misafiri olucaktım.
Hızlı adımlarla  evine yaklaştığımda sokağın başında siren sesini kesmiş ambulans, fısıldaşan insanlar gördüm.Koştum sordum ,gül güzelim neredeydi?
    Düşmüş başını vurmuş yaşlı dostum, evinde öylece kalakalmış,veda etmeden sonsuzluğa koyulmuş.Kekime sarıldım ,sadece sessizce durdum ve izledim ,ambulansın gidişini.Bugün fırında bir ekmek öylece yerinde soğuyacak,her gün oturduğumuz banka bir yabancı oturucak, belki sinirle sigara içip şiddetli bir telefon görüşmesi yapıcak, yada gazetesini okuyup memnun olmadığı düzene bi kaç küfür savurucak, belki bir anne gelir yaramaz çocuğu kuşları kovalar kim bilir. 
Benimse tek bildiğim, bugün günlerden hiçmiş ,yelkovan elvedaları göstermiş.
Bir gül güzelinin zamansız vedasını..